Ne kadar dayanıklısınız su damlacıkları
yeniden,hep yeniden doğarsınız
çiğnenip savruldukça,acı duydukça
denize karışmak varken
belki de okyanusa
kendinizi atarsınız pembe bir
sardunya yaprağına...:)))
Yaz sabahlarına doğan ve muhteşem sevgi lezzeti tattıran pembe sardunyalar büyütüyorum,doğuya bakan penceremde sana.Birde gücüm yetse konuşmayı öğretirdim onlara.
Ahh! keşke konuşabilselerdi benim sana sustuğum yerde. Kış masalında Bir'sen'in boynuna dolasalardı sarkan ince dallarını "Gece ve Tanrı şahitler sessiz feryadlarla "gitme" deyişime,çırpınışıma rüyamda.Nerden bilebilirdim ki, "Uyku ölüme kardeş,rüya hayata"...
Tanırım ben onları tanırım...Onlar ki,zihinlerde çağrışım yaptırsın diye adama kanat takıp uçururlar,birkaç renge boyayıp birkaç imbikten geçirirler.Senin sözlerini bir köşeye yazarım ben.
Bana dokunmayan yılan bin şiir yazsın ! ilham olabildiysek ne bahtiyarlıktır zat-ı şanımıza.Hayat komiklikte birebir dedimde gülmüşt...ün.Seversin denizi ama tutar seni.Biliyorum ıskalamaktan geliyoruz bazen bazı şeyleri.
Ama olsun pencere kenarında iki saksı,toprağına gün düşmüş pembe sardunyalar eşlik eder gülüşlerimize.Ohh be !Her şeyin sonunda nefret edilmezmiş ya.İlham kaynağı oldular gülüşlerimize;hazretleriyle, -ce'leriyle, farkına varamadıkları moladhralarıyla ve daha neler neler.
Elimizde bir çift kanat var peki uçacak var mı ? Yalnız bu sefer gülüşlerimize değil mümkünse düşlerimize :) İmbikten geçirme sırası sende belki geçirirsin istiklalde
Güzel şarkılarla sardunya yetiştiriyorum kitap defter arasında.Büyütüyorum, avucuma bırakılan harflerle besliyorum,çılgınca cümleler gezdiriyorum sayfa sayfa yeşil dallarında.Köküne ulaştırıyor damarlarına karışan tebessümün gizini.
O dallar damarlarına çekiyor su misali her yürek kıyısına vuran dalgaları... ve ansızın yakalanan esrarı sandığı bakışları.Besliyor, pembe pembe yapraklarını sarkıtıyor kitaplığımdan. Sen yokken; kitabına sığmayan her sardunyayı alıp küçük pencere kenarına koyuyorum ve yaramaz bir çocuğun haylazlığı gibi ardına oturup Tanrı'nın pencerelerini seyrediyorum.Benden çok konuşuyor Tanrı ama O yorulmuyor ben yoruluyorum."Ve mahzunlar ve mağdurlar Risaletü't-Tayr'ın sonunda zikredilen o güzel ayeti hatırlar ve serinler"diyor şu sıralar hayranı olduğum adam.Hatırlıyorum o ayeti "tıpkı uzun kanat çırpışlardan sonra kendilerini süzülmeye bırakmış kuşlar gibi..."
Evet evet...Ben seni en çok beylik laflarını sevdim."anlatmadan ,anlatılmadan efsane olunmaz;esmeden,gürlemeden efsane bilinmez."
Yapacağını ve yaptıracağını bildiğim lafların için sevdim.(İnsana insan gerek geç olsada öğrendim)
Oyalamadığın,hayata da oyalatmadığın için yeni sardunyalarla kapın...da olacağım bir pazar akşamı.
Ellerine vereceğim.Hani o yamuk yumuk kestiğim kareleri, hiç üşenmeden tekrar peşimden
düzelten, intizamla onaran ellerine.
Hüküm verilmiş,senaryo yazılmıştı.Oysa biz önümüze çıkan duvarı,bu defa daha var gücümüzle
koşup aşacağımızı düşünürken,ayağımı incitmiştim,hep aynı duvar önünde vakit kaybediyordum.
Taa ki inceden inceye hissettiğim sitemlerine kadar."Dosttan gelen sitem ikramdır"diyordu bir türküde.Ve ben o sitemlerini gözbebeklerime gamzenin ışığı diye aldım.
Uzun bir hikaye yazmaz mı gamzenin ışıkları...Gölgesinde yaşanmaz mı
Derin derin hayatta zumladıklarımı anlattım, sen dinledin.Değerli şairiminde dediği gibi ,"
Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar"gördük,öğrendik birbirimizden.Bu acı gerçeklere birde şeker ilave e...ttik doya doya gülelim diye.
Tuzu da unutmadık.İlk öğrendiğimiz sevgi açılımıydı şeker ve tuz.Ama acıyı anlatmadılar bu bir eksiklik mi diye düşünürken biz hep tuz ve şeker yapmaya çalıştık anlatılmayan acıları.
Yorulmadan,usanmadan,kah kızarak kah kahkahalara boğularak.
Küçük arka bahçemizden turuncu hayallere açılan bir kapıydı Dünya."ister içinde kaybol,ister kendini bul. Ama hayat bir kere sardunyalarını kucakla ve umutlara açılan turuncu bahçene bakarak gülümse :)
Bu denemem,bu yazıda ki ilham kaynağım olan değerli arkadaşım; Gökhan’ a hitaben yazılmıştır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder