3 Temmuz 2010 Cumartesi

Evrim

Suskun mısralar geçiyordu aklımdan hayata ve aşka dair. "Bu aşk beni şair yapacak galiba."
diye geçirdim aklımdan, yüzümde hafif bir tebessümle. Mutlu olmalıydım.Mutluluk buydu galiba.
Kendim gibi, kalbim gibi yarım sözcükler ddökülüyordu dilimden.Kalbimde yeşerteceğin aşk
filizleri vardı,mutluluğumu emanet edebileceğim bir çift göz...İçimde her dem yeniden canlanan
çocuk vardı; biraz suskun, biraz masum.Ama hep onun sevgisiyle doluydu. Kalbimde yeniden
alevlenen bir yerler vardı.İçimdeki yangının her an biraz daha artmasını, sevgilinin aşkı ile her
canım yandığında içimin en derin köşesinden bir "ah" ın kopup gelmesini istiyordu.Aşk derdi ile
hayata dair tüm maksatlarını yalnızca sevgiliye yöneltmeyi, evvel ve ahir bırakmayı; sevgili ile
var olmayı tasarlıyordu sadece.
Aşktı insanı hem mutlu eden, hem hüznü yaşatan; ama yine insan kollarını açıp koşuyordu ne
olduğunu bilmeden.Bilmeden üzmek ister miydi insan kendini? Ama sevgilinin yokluğu değil miydi ki
insanı her dakika daha fazla aşk ateşine sürükleyen? İçini her lahza daha da fazla kavuran...

Her nefeste "ah" eden aşık, aşk derdiyle vav harfine dönüp de " vah" kelimesi çıkmasaydı
kalbinden ne ehemmiyeti kalırdı aşkın?

Gece vakitleri "defter doldurmaca" larından

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder