Yazıyı yazdıktan sonra noktayı koymak kalmıştı bir tek geriye.Ardı arkası kesilmeyen kelimeler,
sarf edilen onca cümleler umutlarını hep noktaya bağlamıştı.Kimi zaman üç nokta oldu dualar,
göğe yükselen ellerde gizledi anlamını.Kimi zaman da hasretler gizlendi üç nokta arkasına,
sevgiliye anlatılmayı bekledi.Kimse çözemedi üç noktanın gizemini.
Yarım bırakılan bir cümlede başladı üç noktanın hikayesi.Söylenmemiş,yarım bırakılan bir
cümlede hayat buldu sıra sıra.İki dudak arasından çıktı ilkin.Kullanan o kadar çok sevmişti ki
tekrar tekrar söyledi. "Seni seviyorum ama..."Duyan hiç sevmemişti,
artık hayatının onlardan farksız olmayacağını bilmiyordu.Ardı arkası gelmeyecek bir sürü nokta...
Öncesinde ise kurulmuş bir yarım cümle...Hayatı da yarımdı.Tekk bir cümlede tamamlanması
muhtemel hayatını, üç noktalar yarım bırakmıştı.Sonra sevdi üç noktaları.O da kullandı sırayla
" nokta-nokta-nokta".Bitmedi demekse bu, bitmemişti sevgisi; tıpkı üç nokta gibi. Tek noktanın
güçsüzlüğün de değil, üç noktanın derinliğinde buldu sevgiliyi.Sevgisini anlatmak için sevgiliye
gerek yoktu.Üç noktayla anlatabilirdi sevgisini.Artık belirsiz bir siluet olmuştu sevgilinin bedeni.
Önemli olan onun "o" olmasıydı.
Sınırsızdı üç noktanın anlamı.Her şeyi anlatabilirdi de sevgiliyi anlatamazdı bir tek.
Ona duyulan sevginin,hasretin sınırı yoktu; onu anlatabilirdi de içinin yandığını anlatamazdı bir tek.
" Seni seviyorum..." "Seni seviyorum nokta nokta nokta" Nokta, her şeydi; herkesti.
Sevgi onun içindeydi esasen,ne bir sevgili gerekti ona ne bir nesne.Sevgi yumağı misaliydi içi.
Bulduğu ilk aşkına onu yüklemek istemişti.
"Sevdim hep üç noktaları...
Dilimde sana ait birkaç sahipsiz sözdür onlar kimi zaman,
Kimi zaman da sana olan aşkımın tek hatırası...
( Gece vakitleri "defter doldurmaca" larından)
Sen hayat adına bir kazanç eskide kalanlar için ise bir kayıpsın
YanıtlaSilDuruşunu soğukluk olarak nitelendirmiştim yanındakileri gördükçe farkediyorum ne kadar asil olduğunu...