29 Haziran 2010 Salı

Aşk...

Aşk, kapıyı üç kere vurur... Tak tak tak... Kimse yok mu?...Yok ne yazık ki... Uzun zamandır bu kalbe ayak basan olmadı. Peki ya siz kimsiniz? Ben mi, ben kimsesi olmayan yaşlı bir kadınım. Kalabileceğim tek yer burası. Yıllardır burada yaşıyorum. Bana kimisi kural diyor kimisi büyük konuşma kimi tabu kimi şartlanma... Adım ne olursa olsun benim her yürekte ufak bir yerim vardır. İnsanlar benim gibi yaşlı birine yardım etmeyi seviyorlar böylece ben de başımı sokacak bir yer her zaman buluyorum. Ama işte bazen kimi yürekler tamamen bana kalıyor. İsterseniz içeri buyurun size hem bu yüreğin tarihini anlatayım hem de bir şeyler ikram edeyim. Ve aşk içeri girer... Aşk, yaşlı kadını süzmeye başlar. İçerisi muhteşemdir bu kadın burada çöreklenmemiş olsa bu yürek karşısındakine en güzel en temiz en saf aşkı yaşatırdı. Üstelik artık her şey gibi aşklarda çürümeye yüz tutmuştu. Ama böyle bir yürek aşka duyulan inancı yeniden canlandırırdı. Tekrar hoş geldiniz. Adınız neydi? Aşk ufak bir tereddütten sonra adını söyler: Adım Aşk. Yaşlı kadın ürktüğünü belli etmeden hafif bir tebessümle başını sallar, onu içeriye aldığı için çoktan pişman olmuştur. Bana bu yüreğin tarihini anlatacaktınız der, Aşk. Anlatayım der, yaşlı kadın yüzündeki kini belli etmekten çekinmeden anlatmaya koyulur. Ben onunla tanışalı henüz daha yeni çocukluktan çıkmıştı. Aç ve susuzdum üstelik kaldığım yerden kovulmuş ve kalacak bir yer bulmak için kilometrelerce yürümüştüm. Beni bu halde gördüğünde düşünmeden yardımıma koştu. Ona hikâyemi anlattım benim için çok üzüldü beni bu yaşlı halimle kaldığım yerden kovanlara karşı büyük bir kin duydu ve beni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağını söyledi. Ona inandım. Şunu söyleyebilirim sana o gerçekten harika bir yürek. Arada bir hataları oldu beni incitip üzdü lakin ben bu zamana kadar bu kadar bana sadık kalan başka bir yürek görmedim. İnandı bana ve güvendi. On yıl boyunca çok mutlu bir şekilde yaşadık. Fakat büyüyordu ve bazı duyguların dikkatini çekiyordu. Aşk hafifçe öksürdü, rahat ol lütfen ben tarafsızca buraya geldim istenmediğim yerde duracak değilim lütfen çekinmeden anlat her şeyi. Yaşlı kadın alaycı bir gülümseme ile pekâlâ dedi. Aşk bir an için bu kadına daha fazla dayanamayacağını düşündü fakat bu yürek için tüm bu aşağılanmalara dayanmalıydı. Evet, günlerden bir gün bir Aşk çıkageldi. Ne yazık ki aşkın zamanlaması çok iyiydi, ben evde yoktum ve bu tecrübesiz yürek ona çoktan kapılarını sonuna kadar açmıştı. İçeri girdiğim de tüm romantizm perileri evimin altını sütüne getirmişlerdi. Beni her daim koruyup kollayacağına söz veren yürek ise çoktan aklı beş karış havada sokaklarda cirit atıyordu. Onu aramaya çıktım çok uzun uğraşlar sonunda buldum da lakin beni tanımadı bile. Çok büyük bir acıydı. Verdiği sözlerin hepsini unutmuştu. Zorla onu eve götürdüm. Karşıma aldım geçmişi bana verdiği sözleri hatırlattım ne yazık ki her şey bu lanet aşkın gelmesi ile –sözüm meclisten dışarı(!)- bozulmuştu ikimizin de huzuru kalmamıştı. Neyse ki beni kapı dışarı etmedi. Hâlbuki onda bu hal varken onu da yapabilirdi lakin aşk saltanatını o kadar güzel kurmuştu ki benim onun için bir tehlike arz edeceğimi düşünmemişti ve ona benim evde bulunmamın bir sakıncası olmadığını söylemişti. Ve sabırla beklemeye başladım biliyordum aşk bir hata yapacak v e onu üzecekti. Aşkın tarihi hatalarla üzüntülerle dolu değil miydi? Hiçbir aşk mutluluk getirmemişti bunu biliyordum ama benim cahil yüreğim bunu biliyordu. O kara gün geldiğinde onun yanında olmalıydım. O ise başına gelebileceklerden habersiz hayatının en büyük aşkını yaşadığını düşünerek mutluluk sarhoşluğu ile şarkılar söyleyip dans etti. Ama bir gün eve gözyaşları içersinde soluk soluğa geldi. Tanrım ne korkunçtu ağlamaktan konuşamıyordu bile. Önce onu sakinleştirdim sonra sıcak bir banyo yaptırıp uykuya yatırdım. Sabah bana her şeyi anlattı. Aşk, başka bir yüreğe gitmişti. Ona dudaktan kalbe akmak istediğini, dokunmak okşanmak istendiğini söylemişti ve onun kendisine bunları veremeyecek kadar aklı havada, çocukça olduğunu aşkın ihtiraslarla dolu olduğunu ve kendisine bunların hiçbirini veremediğini söylemişti. Benim küçük yüreğim ise bunların anlamını bile bilmiyordu. Düşünebiliyor musun, bu yürek kapılarını ona tüm samimiyeti ile açmıştı ama o ne istiyordu inan bana ben daha önce böyle bir aşk hiç görmemiştim. Aşk derin bir iç çekti. Malesef böyle aşklarda var. Bu yüzden artık kimse aşkların adını anmaz oldu ya... Aşk ben asla böyle bir şey yapmazdım dedi kendi kendine yeter ki bu yürek tüm içtenliğini bana bağışlasın. Her neyse çok acılar çekti beni ve kendini üzdüğü için... Üstelik tüm bunları değmeyecek bir aşk için yapmıştı. Onu teselli ettim, unutması için elimden geleni yaptım. Bugün daha huzurlu ve mutluyuz. Hatalarını geçmişte bıraktı ve aynı hatayı tekrarlamayacağına dair bana binlerce söz verdi. Bugün evde yok yoksa senin burada bulunmanı istemeyebilirdi. Onunla görüşemeyecek miyim? Bunu isteyeceğini pek sanmıyorum. Üstelik artık beni üzecek birine hiç tahammülü yok. Peki ya sizin değdiniz her şeye saygı duyarsam. Sizi ve onu asla kırmayacağıma dair söz verirsem? Kendine bu kadar çok nasıl güvenebiliyorsun, senin diğer aşklardan farkın ne? Lütfen git hemen birazdan gelir seni burada görmesini ve geçmişi hatırlayıp üzülmesini istemiyorum. Pekâlâ, gidiyorum dedi aşk ama böyle nereye kadar gidecek? Yine geleceğim ve size gerçek Aşk olduğumu kanıtlayacağım. Ve aşk geldiği yoldan boynu bükük gider. Yürek eski huzurunu korur...

Ne zamana kadar???

2 yorum:

  1. Sonunu bilmeden sonunun gelmesini istemeden yaşanabilecek en nadide hikayelerden birisi, bu kadar özel ve güzel tasvir edilebilirdi ancak
    belkide o aşklardan hiçbirine bu yürek bunları gösteremedği için gittiler belkide onlar kördü ve böyle muhteşem bişeyi göremediler.
    Ama her şekilde onlar kaybettiler...

    YanıtlaSil
  2. "Aşk hep acı çektitirir..." böyle görünür aslında lakin değildir öyle...yaşamayı ve yaşatmayı bilmekte tüm marifet.Aşk mucizedir, en güzel histir =)

    YanıtlaSil